MUTLULUK DİKTATÖRLÜĞÜ

Neden mutlu olmak zorundayız??  Mutluluk bir zorunluluk mu??  Mutsuz olamaz mıyız??

Mutlak mutluluk nedir ? Kimi? Ne ? Neden ? Ne kadar süre mutlu eder?

 YASAK MI KARDEŞİM MUTSUZ OLMAK?!

Wilhelm Schmid’in “Mutsuz Olmak, Bir Yüreklendirme”  diye bir kitabını okuduğumdan beri aynı şeyi düşünüyorum. 

Mutlu olmak zorunda mıyız? Mutluluk diye diye diye mutsuz etmiyor musunuz peki insanları?  Bu bi pazarlama aracı haline gelmedi mi?

Kitapta  hep mutluluğu kovalamanın aslında mutsuzluğa sebep olduğunu, etrafımızı kuşatan “mutlu olun” dayatmasının bizim üzerimizdeki baskısını  anlatıyor.  Mutluluk diktatörlüğü tehdidi, mutsuz olmaya pek alan bırakmıyor. Mutluluğun insan hayatı üzerindeki mutlak egemenliğinden şüphe duyan herkes suratına sert bir tokat yiyor…

·        Ama sağlıklısın şükret .. Ama bak yaz geldi. Ama ne güzel bir işin var ..  Ama ailen sağlıklı.. hala yaşıyor ..

·        Eee?
·        Ne ee’si ? MUTLU OLMALISIN!!!

       Ehh ! yettiniz..
AÇILIN BEN MUTSUZUM!!!

Mutluluk öylesine yüceltiliyor ki  aman Allah’ım..  Mutsuz olanlar adeta görünmez hale geliyor..  Mutsuz musun?

Toplum içinde  içinde mutsuz kişi yeterince çabalamayandır, talihsizdir, genetik bir kusuru, üzücü bir engeli vardır ve dünyanın mutluluk için döndüğünü savunanlar bu durumu mutsuzların gözüne sokarlar. Çünkü yazara göre mutsuz kişi “modern bir vebaya yakalanmış demektir, cüzamlı gibi davranılır ona, insanlar ondan uzak durmayı tercih ederler. 

·        Değiştir o zaman ? Bu ne hal böyle.?!
·        Değiştiremiyorum
·        Cesur değilsin! Korkaksın! Sonra hiç bana mutsuzum deme..

Schmid’in de ifadesiyle mutsuzluğun üretiminde aslında mutsuz kişiye karşı toplumsal tavrın da etkili olduğunu görüyoruz. Mutsuzluk “hastalığına” yakalanan böylece toplum tarafından baskılanmış ve zorunlulukmuş gibi mutlu olamamasının ona yüklediği suçluluk duygusuyla daha da mutsuzlaşmış olur.

Ahanda işte beni hep siz delirttiniz! İnanmazsan dayıya sor!

Schmid kitapta mutluluğun tesadüf eseri karşılaşılan bir durum olduğundan söz ederken aslında o kadar da çok mutlu insan olmadığına değinir. 

Tesadüfen mutlu olacağım diye anı yakalamaya çalışmak varken bir sürü hüzünlü anım oldu doğrusu..  

O değil de tatile gidersem kesin mutluyumm.. Yok abi  bak mezun olup diplomayı aldığım gün nasıl mutluyum bak gör kesin yani.. Evlenirsem banko mutluyum… Kim mutsuz olur böyle güzel şeyler olduğunda..  Ama şu ayakkabıyı alsam kesin mutluyum bak dur alayım..  60 ay  vade ile ev alayım da mutlu olayım..


Bunları yapamadım dur ben mutsuz olayım dersiniz ama .. Aaaa olur mu canım öyle hemen salıverdin kendini?! 

Bi bitmediniz be kardeşim!

Mutluluk kelimesiyle neredeyse eş anlamlı kullanılır haline gelmiş “pozitif düşünme”  Pozitif düşünme bir yere kadar insanın mutsuzluğuna karşı bir duvar oluşturabilir ancak her şeyi devamlı pozitif göreceğim diye zorlamak neden? 

Sürekli pozitif olacağım diye ne çektik be biz.. Neydi mutluluğun temeli?..  Arkadaşım pozitif olacağım diye diyee sorunlar karşısında duyarsız tepkisiz  olma tehlikesi ne olacak?  Dünya zaten pozitif bir yer değil ki.. Savaş , küresel ısınma , tecavüzler , katliamlar.. Ayy banane ayol durun 2 dk mutlu olmak zorundayım ben..  

Önce ben önce benim mutluluğum.. Çünkü neden ? MUTSUZ OLMAK YASAK KARDEŞİM!

MELANKOLİĞİM.. DEPRESİFİM..  Ayy canım yaa yazık sana…  incelen seslerle destek cümleleri  çınladı kulaklarımda..

Sevgili okur  mutsuzluk ya da melankoli hastalık değildir.. Schmid’in  cümleleriyle melankoli “insanın var olmasının tarz ve biçimlerinden birisidir, ruhun bir oluş tarzıdır, insan var oluşunun asli unsurudur, bunu herhangi bir biçimde maraz sayamayız.” Yani mutsuzluklarımızda mutluluklarımız gibidir ve ortada anormal bir durum yoktur.

Bi doktora mı gözüksen?! Mutluluk garanti sonunda..

ÇIĞLIK ATMAK İSTİYORUM!!

Schmid modern toplumda giderek daha çok insan tarafından anlam yoksunluğu çekildiğinden söz eder ve bu yoksunluğun bireyin yaşamının her anına yayıldığına dikkat çeker. Çünkü anlam bireysel varoluşu güçlendirir. Ancak 2016’nın dünyasında anlamsızlıklar deryası içinde yaşıyoruz desem abartmış olmam sanırım.. Çalışma hayatımızdan tutun da gündelik kaygılarımıza gelecekten beklentilerimize kadar  anlamsız bir denizin ortasında  neden olduğunu bilmediğim bir şekilde hayatta kalmak için sürekli çırpınıyoruz…  Belki de  tam olarak burada tükeniyoruz..

Keza sadece bizim döneme has bir tükenmişlik sendromu olmadığını Schmid’in  Shakespeare örneklemesi ile görebiliriz.

Neden böyle kederli olduğumu bilmiyorum

Yani anlamsızlık her dönem farklı duygu durumlarından kaynaklı olsa da var olmuş  ve soğuk nefesini enselerimize üflemiştir..

Kısaca ifadesi mutsuzluk vardır ama bize hep mutluluk dayatılır. Bu mutluluk dayatması ise daha çok mutsuzluk demektir. Oysa mutsuzluk bir hastalık değildir, mutluluk kadar yaşamsal bir var oluştur. 

Kendimi böyle ifade etiğim için beni kınamayın a dostlar..

Hem ne demişti Cemal Süreya “ Kim istemez mutlu olmayı ama mutsuzluğa da var mısın?”


Elhamdülillah bugün de mutsuzuz ..


Sevgiler..


Next
This is the current newest page

2 yorum

Click here for yorum
3 Haziran 2016 06:12 ×

Ezberbozan bir yazı olmuş Sayın Ceketten Kadın :)

Balas
avatar
admin
3 Haziran 2016 08:22 ×

Mutlu olma, hayatın bize dayatmasıdır. Bugün reklamlarda, afişlerde söylemlerde, iş toplantılarında ilk sorulan soru mutlu olmak ister misin oluyor? Peki mutluluğun bir ölçütü var mı? Kimine göre 1 gr mutluluk yeterli iken; diğerine göre 5 gr. mutluluk yeterli oluyor. Bence bilmemiz gereken; bu hayatta siyah da var beyaz da, bizler sürekli beyazın peşinden koşarsak, hiçbir zaman gerçek beyaza ulaşamayız. Neden? Çünkü bir kişi siyahın ne demek olduğunu bilemez ise gerçek beyazı tanımlayamaz.

Son olarak, yazı olmuş.

Balas
avatar
admin
Thanks for your comment